Hz. Muhammed
Rahmetli Turgut Baba, “Hz. Peygamberimizin özellikleri saymakla bitmez. Fakat çok önemli iki özelliğinden biri reformist oluşu, ikincisi de hümanist oluşu derdi” derdi.
Hümanist oluşu, insan sevgisi olan bir varlık. Ve bütün insanları kucaklıyor. Ve dikkat edilirse, onun getirdiği İslam anlayışı üniversal bir anlayıştır. Kainatşümuldür eski tabirle. Ve herhangi bir kişiyi bir kişiden ayırt etmez. “Sadece üstünlük takvadadır” der. O da Allah’a yakınlık derecesi, Allah’ın takdir ettiği bir üstünlüktür. Yoksa insanlar arasındaki bir üstünlük değildir.
Diğer bazı manevi yollarda birtakım klasifikasyonlar görmekteyiz. Mesela bazı ırkların diğerlerinden üstün olduğu yönünde. Mesela Yahudilikte var. Burada ona da değindi, bazı önemli bilgiler var Yahudilik konusunda. Onları da boş bir zamanda dikkatlice incelemek gerekiyor. Onlara göre Yahudi olmayana yaşama hakkı biraz zayıf, zor.
Samimiyet, Sabır, İman, Hayırlı İşler
Ama islam böyle değil. Çok genel, bütüne yönelik. Ayrıca kimin ne derece inanç sahibi olduğunu bilen yalnız Allah. “O sizin” diyor, “görünüşünüze bakmaz, sadece samimiyetinize bakar” diyor Kuran-ı Kerim’de. [aslında bu bir hadis rivayeti]. Sadece samimiyet. E, samimiyeti yoğunlaştırmanın formülleri var mı? Var, işte sabır bunlardan biri. İman bunlardan biri. Çünkü Asır suresine baktığımız zaman:
(Esteuzubillah bismillahirrahmanirrahim) “Vel Asr. İnnel insane le fi husr.” Asra yemin olsun ki insan hüsrandadır. Hüsran, bugünkü depresyon kelimesinin aşağı yukarı karşıtıdır. Sevilen bir konudan uzaklaşma, ayrılma veyahutta mahrum kalma gibi duygularla oluşan bir duygu hali. “İllellezine amenu”, yalnız inananlar “ve amilus salihati” ve salih amelli kabuledilebilinir daranışta olanlar değil. Bir de “ve tevasav bil hakkı ve tevasav bis sabr.” Hakk’ı ve sabrı tavsiye edenler değil.
O halde inanmak, amel-i saliha üzere olmak hayırlı işler yapmak, Allah’ın hoşnut olduğu fiillerde bulunmak -çünkü güzel söz ve güzel davranış diyordu Fatır suresinde (Fatır suresi, 33/10). O halde güzel davranışın ölçüleri var. Kriterleri var. Bu ölçülere göre davranmak. Onun başında ne var? Başka birini incitmemek var. Yalnız insan olarak değil, hayvan olarak, bitki olarak, eşya olarak.
Hz. Mevlana o tahtayı okşadı, “Sen başkasına rahatsızlık vermek istemezsin değil mi?” dedi, tahta uzadı. Normal yerine geldi, istenilen yere. Demek ki güzel söz o tahtaya da etki edebiliyor. Yalnız hayvana değil.
O halde davranışımızı o hale getirmemiz lazım ki, Allah’ın bizden istediği o rahmete bizi namzet gösterecek bir davranış halinde olmalı.
Konuşmanın Kontrolü
Bu da her zaman tekrarladığımız gibi önce konuşmakla başlıyor bu davranış, tasavvufa göre. Önce dil. Bazı sufi yollarda şöyle söylenir: “Söyleme… söyleme… söyleme… Öyle bir söyle ki söylediğin olsun. Söylediğin olmuyorsa söyleme.” Bu, lisana hakimiyet ve söylenen sözle duygunun birlikteliği. Hissedilen, bilinen ve doğruluğu kabul edilip tasdik edilen, kabul görülen bir şekilde söyleme.
Yunus’un Söylemeye Başlaması
Hatırlarsanız Yunus Emre, Tapduk dergahında kendi kendine mırıldanıyor. Fakat daha ortada bir şey yok. Ve bir gün bir toplantı yapılıyor, Tapduk Emre Yunus Emre’yi çağırıyor: “Gel bakalım.” Orada Yunus-u Guyende isminde bir başka ozan daha var. Ona söylüyor. Yunus-u Guyende bir türlü okuyamıyor, söyleyemiyor. Epey uğraşıyor ama. Sonra Yunus’a söylüyor, “Hadi bakalım şimdi, Hacı Bektaş Veli’nin senin için bize verdiği kilidi açtık” diyor. Ve o anda başlıyor Yunus söylemeye. Ne oldu? İzin geldi. İşte o izin geldiği zaman söylenen söz Hak sözü oluyor, izinli söz oluyor, doğru oluyor ve de görev icabı oluyor. Görevi yerine getirmek tarzında oluyor.
Onun için doğru davranış, Allah’a götüren önemli şeylerden biri olan doğru davranış, doğru sözle başlar, başkasını incitmemeye, hiçbir varlığı incitmemeye doğru bir kontrollü yaşama sistemine bizi götürür. O kontrollü yaşama sistemi, otokontrol dediğimiz olay, kişilik gelişmesinde çok önemlidir. Birçok uyduruk sistemler icat olmuştur, kişilik geliştirme metotları diye. Onlardan önce bizim kendi kültürümüzdeki bu metotların incelenmesinde fayda vardır.
… Diyelim ve biraz da çay için bir vakit bırakalım. Bir çay arası yapalım.