114 gün/gece semanın ilk günü Fatiha suresine ayrılmıştır.
Biz inancı kök olarak kabul edip de ellerimizi açıp “Elhamdulillâhi rabbil’alemin” diye Fatiha’ya başladığımız zaman; “Alemlerin Rab’bine Hamd ederim” diyoruz. Daha başlangıçta, sadece dünyamızdan bahsetmiyoruz, sadece güneş sisteminden bahsetmiyoruz, sadece bizim kainatımızdan bahsetmiyoruz, eskilerin ‘kehkeşan’ dedikleri sonsuz alemlerden bahsediyoruz.
Hamd kelimesi, şükürden daha şuurlu bir kelime, herhangi bir sebebe bağlı olmayan bir şükür. İçinde övme var, ululama var. Hamd kelimesini kullanarak; “O’nun bu sonsuz alemlerin Rabbi olduğuna, O’nu ululayarak, müteşekkir olarak, kabul halinde yöneliyorum” diye bir ifade var.
Sonra gelen “Errahmânir’rahim”, “O Rahman ve Rahim’dir”. Burada bağışlayıcılık var. Fakat Rahim’de daha bir özellik var; o bağışlayıcılığın inananlara öte alemdeki değerlendirmelere daha geniş açıdan bakacağını gösteriyor. Rahman daha genel, ama Rahim özel.
“Mâliki yevmiddin”; din gününün sahibi. Bunu iyi anladığımız zaman, ölüm korkusu diye bir korkunun daha ötesindeki bir problem çözücü anlayışa gidebiliriz. Kuantum fiziğinden yeni bir bilgi geldi; bilimsel olarak hayatın devam ettiğini bulmuşlar. Son yok! Pek çok insanın korkusu son ve bilinmezlik üzerinedir. Hayatın devamlılığı düşüncesi inançla birleşirse, bir çok problem ve korkunun yok olduğu görülecektir.
“İyyâke na’budu ve iyyâke neste’în”; Hz. Mevlana Mesnevi’de “bu çok gizli bir formüldür” der. İbadet edilecek mercî de O, bir şey istenecek mercî de O. “Ya Rabbi Sen’sin bu mercîler” diyerek bu dua yerine geliyor. “Eğer sen hakikaten bir şey istiyorsan, buna devam et” der Hz. Mevlana (iyyâke neste’în).
“ihdinessirâtal mustakîm”; Sıratel mustakîm öyle bir köprü ki; denge unsuru, doğru yol, dengeli yol, emniyetli yol, güvenli yoldur.
Bizi oraya ulaştır ve nimetlendirdiklerine bizi nail kıl.
Ve onların karşıtı değil ve delalete düşenlerden de değil.
Fatiha Suresi, Kuranı Kerim’in özetidir denir. Ve ne kadar enteresandır, her rekat namazda tekrar edilir. Peki bu kadar tekrarın anlamı nedir? Yine modern bilim diyor ki “biz en küçük zaman boyutuna baktığımız zaman, hiçbir zaman aynı kişi değiliz, kan hücrelerimiz, nöronlarımız her an yenileniyor”. Mesela sohbette içimize, şuurumuza bazı bilgiler geliyorsa, o bizim bilgi bedenimizi oluşturarak yeni şahsiyet oluşmasını sağlıyor. Onun için bir söz vardır; “sufi anın oğludur” derler. İçinde olduğumuz anı hissedebildiğimiz zaman varız. Onun haricindeki geçmişte kaldı, onun haricindeki gelecekte olacak. İşte Fatiha suresinin sigorta tarafı burada. Burada hem inancın yönelmesi ve bunun için gerekli formüller ve neyin ne şekilde teşekkül edeceğinin bizim tarafımızdan dile getirilmesinin, Allah tarafından gösterilmiş formülüdür.
Ankebut Suresi’nde 45. ayette Cenab-ı Allah şöyle buyurur: “En büyük ibadet zikirdir”. Nedir zikir? Şuurlu olarak bir anlayış, bir fikri tekrar etmektir. Zikir neyi hazırlar? Yûsuf-i Hemedânî Hazretlerinin Rutbet’ül Hayat’ında belirttiğine göre zikir tefekkürü hazırlar. Tefekkür nedir? İlhami açıdan gelen, doğru bilgidir. Demek ki zikir ilham yolunu açar. Daha geniş açıdan bakarsak “Kuran alemler için zikirdir” buyrulur, o zaman Fatiha suresi açılıştır ve alemler için zikrin kısa bir formülüdür.
İşte tasavvuf erbabının eğitim için başvurduğu yollardan biri zikrullahtır, diğeri evradı şeriflerdir, daha ziyade salavatların çok olduğu dualardır. Ve bunların başlangıcında özel bir Fatiha okuma şekli vardır…