Çoban Murat’ın Hikayesi (Köyde Sevilmeyen muhtar)

Kimseye iyiliği dokunmayan, aksine herkese kötülük eden muhtar ölünce köyden kimse cenazesini kaldırmak istememiş. Çoban Murat’a başvurmuşlar.

Aşağıdaki metin, Rahmi Oruç Güvenç’in 15 Nisan 2011 tarihinde, Ankara'da yaptığı bir konuşmanın ses kaydının bir bölümünden deşifre edilmiştir.
[Bir köyde, bir muhtar] herkese kötülük yapmış. İyilik yaptığı kimse yok diye biliniyor. Ve bir gün bu adam vefat etmiş. Vefat ettiği zaman hoca demiş “Ben bunun namazını kıldırmam.” Çünkü hoca da rahatsız. Peki kim yapar? Bu yapar mı? Yok. Hiç kimse çıkmamış bunun namazını kıldırmak için. Hiçbir törenine karışmıyorlar. Öylesine nefret etmişler. Her türlü yol denenmiş, çare yok. Ne yapalım, ne yapalım? Birinin aklına gelmiş, demiş “Dağda bir Çoban Murat var. O adam muhtarı tanımaz, bilmez. Geçmişini de bilmez. Herhalde muhtarın ona bir kötülüğü de yoktur. Biz götürelim, o kendi bildiğine göre ona bir merasim uygulasın.”

Münasiptir… İşte götürmüşler dağa. Demişler, selam vermişler: “Çoban Murat, bu adam böyle. Sana geldik. Sen bunu defneder misin?”
“Ben,” der “cahil bir insanım. Ne yapabilirim? Yapabildiğim kadar yapayım.” Onları reddetmemiş.

Çoban Murat töreni yapmış. Bunlar da şehre dönmüşler… kasaba… şey, köye. Huzur içinde. Büyük bir görevi yaptılar, rahatladılar.

Fakat sonraki günlerde hepsinin yüzü asık, köy sakinlerinin. Kimse konuşmuyor. Kimse bir şey demiyor. Hepsi düşünceli bir halde. Birkaç gün böyle geçince artık köy kahvesi gidilmez olmuş. Kasvet ortamı.

Nihayet birisi sabredememiş, “Ya hu” demiş, “nedir bu çektiğimiz? Bu adamın kötü olduğunu hepimiz biliyoruz değil mi?”
“Evet.”
“Sana hayatında iyilik yaptı mı?”
“Hayır.”
“Sana?”
“Hayır?”
“En ufak biri iyiliği oldu mu bu adamın?”
“Yok.”
“E, ben her gece bunu cennette görüyorum, rüyada.”
“Ben de…”
“Ben de…”
“Ben de.”

Araştırmaya başlamışlar, bu adam nasıl böyle bir şeye varabildi.

Araştırıyorlar işte. “Sen iyice bir düşün bakalım bu adamın yaptığı bir iyilik var mı?”
“Yok.”
“Sen?”
“Yok.”
“Sen?..”
“Yok.”
“Gidip hanımına soralım. Ona en yakını o.” çünkü hanımı da bu define yanaşmıyor.

Soruyorlar, “Ya bu adamla sen beraber yaşadın. Hiç iyiliğini gördün mü? Hayır. Peki hiçbir merhametli davranışı? Yok, hayır.”

“Allah Allah. Ne kaldı? Çoban Murat kaldı. Gidelim bir de ona soralım.” Gidiyorlar.

Selamın aleyküm, aleyküm selam. Soruyorlar:
“Sen ne yaptın?”
“Ben bunu yaptım…”
“Peki, nasıl yaptın?”
“Ben,” diyor “cahil bir adamım. Bildiğim bir-iki sure var. Onları okudum ve yolcu ettim.”
“Peki, başka ne yaptın?”
“Başka bir şey yapmadım.”

Başlıyorlar araştırmaya, sormaya. Bir şey olduğunu hissediyorlar ama ne? Sıkıştırıyorlar adamcağızı. En sonunda baklayı çıkarıyor ağzından:
“Şöyle bir dua ettim:
Ya rabbi, bugüne kadar sen bana çok konuk gönderdin. Yemedim yedirdim. İçmedim içirdim. Yatmadım yatırdım. Şimdi ben sana bir konuk gönderiyorum.”

İşte çoban Murat’ın gönderdiği konuk da bu. “Şimdi sıra bende. Ben sana bir konuk gönderiyorum.” diyor. Ve ne oluyor? Cenab-ı Allah bütün kötülüklerini affediyor o kötü insanın. Onun için olabilirlik, tasavvuftaki bu nokta çok önemli. Kimse hakkında şu veya bu şekilde hüküm vermek mümkün değil. Yalnız Allah bilir. Kimin veli olduğunu Allah bilir. Ama kayda geçen geçmeyen hepsine saygımız sonsuz. Allah başımızdan eksik etmesin. Himmetleri daim olsun.

Hoşçakalın.

Etiketler: olabilirlik
İlginizi Çekebilecek Sohbet Deşifreleri

Sema

Güvenç semanın tarihçesi, uygulaması ve kendi çalışmaları ve bu bağlamda Hz. Muhammed, Hz. Mevlana, Cüneyd-i Bağdadi hakkında sohbet ediyor.

Rebab Hakkında

Sultan Veled Rebabname’de, “Rebabın her bir bölümü, her bir parçası Allah’ı zikreder” diyor. Rebab böyle bir kutsal alet.

Son Podcast
#173 – Sema

Rahmi Oruç Güvenç’in 1 Aralık 2012 tarihinde Ankara’da verdiği seminerin ses kaydının sekizinci bölümü.
Güvenç semanın tarihçesi, uygulaması ve kendi çalışmalarıyla ilgili bilgi veriyor.