Bu dem yüzüm süreduram, her dem ayım yeni doğar
Her dem bayramdurur bana, yazım kışım yeni bahar
Benim ayım ışığına bulutlar gölge kılmaya
Hoş gedilmez doluluğu, nuru yerden göğe ağar
Onun nuru karanlığı sürer gönül hücresinden
Pes karanlık nur ile bir hücreye nice sığar
Ben Ay’ımı yerde gördüm, ne isterim gökyüzünde
Benim yüzüm yerde gerek, bana rahmet yerden yağar
Sözüm Ay gün için değil, sevenlere bir söz yeter
Sevdiğim söylemez isem, sevmek ded’i beni boğar
Nola Yunus sevdi ise, çoktur seni seviciler
Sevenleri göyer dedi, onun için boyun eğer
Yunus Emre
Oruç Güvenç:
Bu dem yüzüm süreduram, her dem ayım yeni doğar
Bu tasavvufun çok hassas noktalarından biri. Tasavvufta zaman değil an vardır denir.
An-ı daimdir hakikat güneşi
Anem, ben doğmazam, ben ölmezem
Diyor Niyazi Mısri. An’ı anlamak zaman boyutlarındaki izafiliği aşmakla mümkün. “Her dem ayım yeni doğar” diyor Yunus Emre; “Her an o bir şendedir, (bir oluştadır)”diye ayet var. O oluş, her anın içinde nice zamanların olduğuna götürür bizi. Her an bir oluşta bir destan vardır. Çok küçük gibi gördüğümüz bir küçük idrak, aslında bir çok kainatları ihtiva eder.
Her dem bayramdurur bana, yazım kışım yeni bahar
Bunu idrak eden insan, Amak-ı Hayal’i hatırlarsanız:
Yad-ı mazi bahşeder
hayf-ü âlâm-ü keder
Olma meşgul-ü kader
kimse kalmaz, hep gider
Dem bu demdir, dem bu dem
Dem bu demdir, dem bu dem
Diyor Aynalı Baba. Dolayısıyla, geçmişle hayıflanmak yok, geleceğe de çok fazla yönelmek yok, ikisinin de sentezi, içinde bulunduğun an. Çünkü geleceğe yönelmek konusunda, eğer sağlam kriterlerin, ölçülerin yoksa, geleceğe ancak tahminle gidebilirsin; göremezsin. Ama, önceden ve sonradan haberdar olanlar var dediği için Hz. Mevlânâ, o safhaya ulaşmış olan için, geleceği görmek mümkün, gelecekle geçmiş arasında ve hal arasında önemli bir fark olmadığını anlamak da mümkün. Onun için her dem bayramdır bana, bunu idrak eden için her dem bayram.
Benim ayım ışığına bulutlar gölge kılmaya
Öyle bir Ay’dan bahsediyor ki, bulut gölge yapmıyor. O öyle bir ışık veriyor ki, o ışık bütün eşyanın içinde var ve eşyanın karanlığını delip geçer, ay gibi aydınlatır. “Allah’ın nuru semayı ve arzı kaplar” ve “Şüphesiz ki Allah nurunu tamamlayacaktır” ayetlerini hatırlayacak olursak, öyle bir nurdan bahsediyor.
Hoş gedilmez doluluğu…
Bütünlüğü azalmaz diyor, doluluğu azalmaz.
… nuru yerden göğe ağar
ona hiç bir şey hail olmaz, perde olmaz.
Onun nuru karanlığı sürer gönül hücresinden
Zaten nur gönülde hissedilmeye başlandığı zaman eşyaya intikal eder der Kübrevi hazretleri, doğrudur. O nur insanda yaşadığı zaman eşya o nurla birleşir ve o nurun sırrıyla eşyanın deruni hakikati ortaya çıkar ve bilgi oluşur. Dolayısıyla karanlığı sürer, tamam.
Pes (sonra) karanlık nur ile bir hücreye nice sığar
Tabii, nur geldiği zaman karanlık gider.
Ben Ay’ımı yerde gördüm, ne isterim gökyüzünde
Şimdi dua ederken bir çok kişi sanıyor ki Allah gökte. Halbuki o bir yüceliğe yönelme işaretidir. Her yerde var; yerde de var. Onun için “Doğuda olsun batıda olsun nereye bakarsanız (ve semme vechullah) onun yüzü oradadır” sözü gereğince, her yerde var.
Benim yüzüm yerde gerek, bana rahmet yerden yağar
Evet himmet gökten gelir ama, nuritür, yani ürün, yerden verilir. Bizim de ruhumuz var fakat bilgi bedenin toprak ve yer imkanlarıyla intikal eder. Onun için ruh ve beden birliğinde bedenin, yani toprakta, yerde olan bütün malzemeleri taşıyan o sulu çamurun, sulu toprağın, özelliği de var. Onu inkar edemeyiz ama onun gelişmesi gerekli diye düşünürüz.
Benim yüzüm yerde gerek, bana rahmet yerden yağar
Burdaki yerden diğer bir kasıt da tevazudur. Yani yer çekimi, yerle bir olmak, toprak gibi olmak, büyük bir tevazu işaretidir.
Hem Hz. Peygamber’e izafe edilir, hem Hz. Ali’ye izafe edilir; Eb-u turab, toprağın oğlu. Çok önemli bir sözdür.
Sözüm Ay gün için değil, sevenlere bir söz yeter
Yani buradaki Ay bir semboldür sadece. Bu nur her yerde vardır, sevenler de bunu anlar, bir söz yeter.
Sevdiğim söylemez isem, sevmek ded’i beni boğar
Eğer sevdiğimi söylemez isem, sevmenin canavar hali beni boğar diyor. O zaman, “sevdiklerinize sevdiğinizi söyleyiniz” hadisi vardır, “bunu söylemekten çekinmeyiniz.” Çok önemlidir. Bunu da burada belli ediyor.
N’ola Yunus sevdi ise, çoktur seni seviciler
Doğru, Allah’ı seven çoktur. Yunus da sevdiyse ne olur?
Sevenleri göyer dedi (yani içten yanmaktan bahsediyor), onun için boyun eğer
Sevenleri onun içten yanar, onun için boyun eğer. Boyun eğdiği zaman zaten yere yaklaşır. Meyveli ağaç ne yapar? Dallarını yere sarkıtır.
Evet, hu dedik…