Prof. Masnak şöyle diyor;
“Trans insanın tabii bir ihtiyacıdır. Eğer insan bunu tabii yollardan karşılayamazsa sentetik, uydurma yollara gider.”
Tabii yollardan karşılamak nasıl olur? İnsanda ruh ve beden diye iki önemli unsur olduğu söylenmektedir. Ruh, nur tarafı olan süptil bir varlığımız; ‘cevher’. Beden, esası toprak olan materyal bir kılıf, ikisinin birleşmesiyle insan oluşuyor. Peki bu ikisinin birleşmesinde gaye nedir? Bazı mutasavvıflara göre gaye; bedenin ruhlaşmasıdır. yani maddenin ruha ve nura dönüşmesidir. Bu olabilir mi? Olabilir, çünkü maddenin geldiği yer de nurdur. O zaman madde geldiği kaynağa dönecektir.
Peki bu kaynak nedir? Bu kaynak sonsuzluk aleminden, gayb aleminden gelen bir emirdir. “Ol” sözüyle oluşmuştur ve O’nun, Allah’ın hikmeti ve bilgisiyle, iradesiyle örülüdür. Ne zaman ki insan iradesini, düşüncesini, duygusunu, faaliyetini, yorumunu, dikkatini ruha yönelme durumunda yoğunlaştırırsa, o zaman bu yola girmiş olur.
İnsanın toplum içinde yaşama standartları itibariyle düşünce sistemi belirli bir kural dizisi içindedir. Çok az insan bu kuralcı sistemin dışına çıkıp fantezilerle meşgul olup daha öte bilgilere ulaşma şansına sahip olabilir. Bunlar da idrakları, mantıkları, sezgileri açık olan insanlardır ve de peygamberler ve veliler bunun örnekleridir. Onların bu idrak seviyeleri normal insanın göremeyeceği yerlere götürür. Abstraksiyondur yani. Sonsuzluğu düşünebilmek sezebilmek gibi. Bu sonsuzluk makrokozmosta olduğu gibi mikrokozmosta da geçer. Hz. Süleyman’ın karıncanın sesini duyması gibi veya kuşlarla konuşması gibi. Aziz Francis’in hayvanlarla konuşması gibi.
O zaman, mikrokozmos ve makrokozmos arasında mesafe kalmadığı için, her yerde hazır olan bir şuuru ve idraki, bilgiyi özümseyip idrak etmek imkanı doğar. Fakat böyle bir idraka ruhun katkısı olmadan bedenin ulaşması zordur.
Abstraktif kabileyeti yüksek olan peygamber ve velilerin bu konuda avantajları vardır. Allah, Kuran-ı Kerim’de bazı peygamberlerin adlarını zikreder ve der ki; “Biz onları özel bir ilimle yücelttik“. Acaba o özel ilim nedir? O özel ilimle yüceltilen makam nedir?
Muhakkak ki bu ilim ve makamla normal ilim ve makam arasında fark var. İşte bu önemli. Bazı müfessirler der ki; böyle bir hale geçebilmek için vecdi yaşamak lazım. Bir büyüğün bir sözü var; “Bir vecde ulaşmayanın hayatı yoktur.” Fakat Yunus’a kulak verelim; “Aşkın aldı benden beni, bana seni gerek seni.” Neyini aldı neyden? Nasıl aldı? Aşkın… Senin aşkın… O halde vecdin konusu aşk. “Aşk geldi tövbeyi cam gibi kırdı” diyor Hz. Mevlana, “Kırıkları yapıştıracak olan da yine aşktır“. “Eğer aşık olmuyorsan git mutfakta tabak yıka” diyor Hz. Mevlana.
Aşkın karşısında da negatif akıl var. Aşkın cezbesine karşı negatif aklın iticiliği var. Aşkın birleştiriciliğine karşı negatif aklın ayrıştılıclığı var. Aşkın oluşturduğu kabul ikrar duygusuna karşı aklın; red, karşı koyma, isyan hali var.
İşte o aşkla cezbe haline giren Bâyezid-i Bistâmî ne diyor? “Cübbemin içinde Allah’tan gayrısı yoktur.” Bunu duyan müridleri ve yakınları diyorlar ki; “Sen şeriata aykırı konuşuyorsun. “Bâyezid-i Bistâmî de, “Öyleyse şeriatın gereğini yapın” diyor Yine böyle bir tasarruf sözü söylediği zaman, bıçaklarla kılıçlarla saldırıyorlar, ama bıçakları, kılıçları, sopaları kendilerine dönüyor.
Kendine geldiği zaman soruyor: “Ne oldu?” Diyorlar ki, “çok telefat verdik.” “O halde” diyor “onu söyleyen ben değildim.”
İşte o cezbe sırasında bu maddi kalıptan manevi ruh konuşuyor. işte Hz. Mevlana ve Hz. Şems’te görülen özelliklerden biri bu cezbe hali ve onların semaı da cezbeli.
Allah cezbemizi arttırsın. Allah aşkımızı arttırsın. Allah onların feyzini daim kılsın. Onların izinde devam eden 114 gün ve gecelik semamızı mübarek ve feyizli kılsın, himmetleri, feyzlerini üzerimizde hazır ve nazır etsin, devam ettirsin inşallah, tamamen devamen, devamen devamen.